16 Mayıs 2015 Cumartesi

Tesbih ve Koleksiyonculuk


Şanlıurfalı amcanın 500 bin tl değerindeki tesbih koleksiyonu



Tesbih ve Koleksiyonculuk
Sanatın her dalında olduğu gibi, tesbih sanatında da bu işle çok yakından ilgilenen, verilen eserlerin sıkı takip eden ve özenle yapılmış nadide eserleri toplamaktan, kendi tesbih arşivine sahip olmaktan zevk duyan koleksiyonerler bulunuyor. Tesbihin yapımında kullanılan malzemeden, tesbihi işleyen ustaya ve tesbih bütünlüğünün sahip olduğu zarafete kadar çeşitli özellikleri ile öne çıkan tesbihler, ustasının el emeği ve kullanılan malzeme ölçüsünde değerleniyor. Bu nedenle, büyük emek verilerek günler süren eş işçiliği ile yapılmış ve nadir bulunan malzemelerden işlenmiş tesbihler, koleksiyonlarda her daim yer bulabiliyor.  

Her şey babadan kalma bir tesbihle başlıyor
Hem bir sanat eseri hem de kıymetli bir aksesuar olarak özel koleksiyonerlerini yaratan tesbih, insanlık tarihindeki köklü geçmişinin en parlak günlerini Osmanlı Devleti döneminde yaşıyor. Bu anlamda, en özel eserler de yine bu dönemin tesbih ustalarının tezgahlarından çıkıyor. Dolayısıyla, bu dönemde çekilmiş, Lale ve İstanbul figürlü imameler ile süslenmiş el işçiliği teşbihler, koleksiyonlarının en özel parçalarından biri olarak ilk sırayı alıyor. 

Genel olarak “babadan kalma” ya da “hediye gelen” bir tesbihle ve sadece “hobi” olarak başlayıp yüzlerce başka esere uzanan bu tutku, her şey önce bu işe merak salmakla başlıyor. Ardından tesbih yapılan malzemeleri tanıma, ustaları ve tarzlarını öğrenmekle gelişiyor. Yani koleksiyonlar, sadece değerli olana değer biçip tesbih sayısını artırmakla oluşmuyor. Uzun yıllar süren bir bilgilenme ve uzmanlaşma süreci gerekiyor. Yıllar içerisinde kazanılan deneyim, teşbihleri ayırt etmeyi, eseri değerlendirme becerisi ve koleksiyona katmak sürecini de beraberinde getiriyor. Köklü bir geçmişe sahip tesbih alanında uzmanlaşma süreci de koleksiyonerlikle birlikte devam ediyor. 

Tesbih koleksiyonerlerinin ziyaret noktaları
Tesbih sanatının bir dönem en şaşalı günlerini yaşadığı Kapalıçarşı, koleksiyoncuların en önemli ziyaret noktalarından biri. Bir de Beyazıt’taki Çınaraltı. Ancak elbette adresler bununla sınırlı değil. Zira Türkiye’nin dört bir yanında eserler üreten tesbih ustaları var. Zaten tesbih koleksiyonculuğunun yolu da asıl bu ustalarından izini sürmekten geçiyor. Kendine has uslubu ve modelleriyle bilinen ustaların el yapımı eserleri, zaman zaman oldukça yüksek rakamlarla alıcı buluyor ve koleksiyonlara dahil ediliyor. Tüm bunların yanında tesbihin değeri ustasından o kadar etkileniyor ki; ustası vefat eden eserler birden bire beş-on kat değerleniyor. 

Türkiye’de, koleksiyonerleri ağırlayan önemli ziyaret noktaları arasında, tarihi İpek Yolu üzerinde, Kütahya’da bir bedesten’de kurulan “Tesbih Borsası”, Kayseri, Şanlıurfa Gümrük Hanı, Konya gibi merkezler yer alıyor. 

Tesbihin malzemesi açısından bakıldığında ise mercandan yapılmış olanların yanı sıra malzemesi fildişi, safir, kehribar, bağa, mamut dişi olan eserler, koleksiyonlarda başköşeyi alıyor. 

Sadece bir hobi olarak başlayıp adeta bir tutukuya dönüşen tesbih koleksiyonculuğu, son dönemde Türkiye’de oldukça revaçta. Öyle ki, son yıllarda sayıları hızla artan özel koleksiyonlar için sergiler düzenleniyor. Herkesin en iyi koleksiyonu yapmaya çalıştığı alanda, zaman zaman koleksiyonerler arasında takaslar da yapılıyor.


İdeal Tesbih Nasıl Olmalı?

Her ne kadar üzerinde uzlaşılmış genel geçer kurallar olmasa bile bir tesbihin "iyi" olarak tanımlanabilmesi için taşıması gereken belli başlı özellikler olduğunu söylemek mümkün. Malzemesinden, tanelerin şekillerine, yapan ustasından özel işlemelerine kadar her aşamasında özenle üretilen tesbih, tüm bu aşamalar sonucu kazandığı özelliklerle değerlendiriliyor. Bilhassa bu işe gönül vermiş tesbih meraklılarının ve tesbih koleksiyonerleri ideal bir tesbihte pek çok özellik arıyor.


Yaygın olarak iyi bir tesbihte olmazsa olmaz denilen özellikler ise kısaca şöyle sıralanıyor:
-Tesbihin yapıldığı maddenin kıymetine, yapılışındaki güçlüğe ve ustanın sanatına göre kıymeti artar.
-Tesbihin taneleri aynı büyüklükte ve aynı şekilde olmalıdır. Tanelerde bir kaçıklık olmamalıdır.
-Tanelerin delikleri mümkün olduğunca ince ve konik olmalıdır.
-Bir tesbihte olması gereken nişane, imame, tepelik kamçı gibi bölümlerin eksiksiz olarak tesbihte yer alması gerekir.
-Tesbihin çok iyi cilalanmış olması, üzerinde torna veya zımpara izi kalmamış olması gerekir.
-Tanenin boyutlarıyla imame ve kamçıdaki diğer unsurlar arasında zarif bir estetik, uyum ve tamamlayıcılık olmalıdır.
-İmame yukarıdan tutularak bakıldığında taneler, her iki yanda muntazam bir sütun halinde durmalı, sağa sola eğrilen ve zikzaklı bir görünüm olmamalıdır.
-Şeffaf taneli tesbihlerde, tanelerin dizilişinde ton uyumuna dikkat edilmelidir.
-Tüm bu değerlendirmeyi yapabilmek için ise öncelikle malzemeyi tanımak gerekir. İkincisi, tesbihin biçimlerini ve ortaya çıkış sürecini bilmek, yani biraz olsun bu işe gönül vermek gerekir. Gönül vermek demişken, bu işe gönül veren, incelikli bir ustalıkla tesbihi hayata geçiren ustaları da tanımak gerekir.

Tesbih Nasıl Yapılır?

Tesbih Tanesi Yapımı

                                                    Tesbih tanelerine şekil verilirken
Osmanlı döneminde bir sanat ve ustalık işine dönüşen tesbih yapımı, mahir tesbih ustalarının “kemane” adı verilen tornalarında gerçekleşmiştir. Elle veya ayakla çalışan kemaneler ve ona eşlik eden el matkapları günümüzde artık kullanılmıyor. Değişen koşullarla birlikte tesbihler de “çekim” adı verilen modern yöntemlerle yapılır hale geliyor.

Önce tesbih taneleri yapılıyor
Tesbih yapımında ilk olarak kullanılan madde, kalınlığı en fazla bir milimetre olan testere aracılığıyla kare ya da dikdörtgen parçalara bölünüyor. Kesilen parçalar parmaklar arasında tutularak dönen bir zımparada kendi eksenleri etrafında sürülerek silindir ve yuvarlak biçimlere dönüştürülüyor. Ustalarının “yuvarlama” dediği bu işlemin ardından taneler, bir tona aynasına takılıyor ve “delme” işlemine geçiliyor. Torna aynasında taneler, dakikada 3 bin 500 devirde dönerken puntodan yaklaştırılan 0.7 milimetre çapındaki matkapla deliniyor (Tane büyüklüğüne göre bu çap artırılabiliyor ya da düşürülebiliyor).

Tesbih yapımının can alıcı noktası
Tesbih yapımının en can alıcı safhası ise bu noktada başlıyor yani tornada işleme safhası. Bu aşamada, tornanın aynasına sıkıştırılan bir çelik çubuk, eğe yardımıyla beş köşeli konik malafa şekline getiriliyor. Torna aynası dönerken bu malafanın, yalpasız, salgısız ve adeta “dönmez” gibi görünmesi ise hayati önem taşıyor. Zira malafa salgılı döner;  tane, tam deliği merkez alacak şekilde işlenemez ise ipe dizildiğinde “sarhoş” diye tabir edilen şekilde kaçık duracaktır.

Ardından, malafa üzerinde sıkışmış halde dönen taneye, hava çeliğinden düz uçlu bıçaklarla şekil veriliyor. Sabitleştirilmiş ölçüdeki bir kumpasla sık sık boy kontrolü yapılırken, serbest ölçüdeki bir kumpasla da çap ölçümü yapılıyor. Böylece taneler arasında sıfır hata olması sağlanıyor.

Tesbih çekmenin her aşaması incelikli
İstenilen ölçüye getirilen taneler, duraklar, imame ve tepelik; malafadan sökülmeden önce üzerine parlatıcı dökülmüş yumuşak tüysüz bir bezle cilalandıktan sonra kendine uyan renkteki ipe diziliyor.

Tesbih dizim safhası da ince bir işçilik gerektiriyor. Tesbih ipinin iki ucunun sarmal şekilde buruluşu, uçlarının bal mumlanışı, imamenin altındaki ve üstündeki düğümlerin atılışı da ustasının maharetiyle tamamlanıyor. Aynı zamanda tesbih yapma işine, çoğumuzun elde tek tek tane çekmek olarak bildiği isim verilerek tesbih çekmek deniyor.

Tesbih Adabı


Tesbih Adabı
Gündelik yaşamımızla bütünleşmiş, kimisi için vazgeçilmez bir stres atma aracı, kimisi için fiyakalı bir simge, kimisi için ise şifalı bir aksesuar olan tesbih, yüzyıllara dayanan köklü bir geçmişe sahip. İnsanoğlunun yaşamında hem tarihi hem de manevi değeri ile hatırı sayılır bir yeri olan tesbihe atfedilen “adab kuralları” da bunun en önemli göstergesi. Ancak bugüne kadar hakkında birçok eser verilen tesbihin adab kuralları pek bilinmiyor. İşte Tesbih Adabı’nın herkes tarafından bilinmeyen görgü kuralları hakkında yazılmış kıymetli bir yazı:

Tesbih çekmek
“Tesbih, ipe dizilmiş 33 tane boncuktan çok ötede bir anlayışı ifade ettiğinden, taşıması, çekmesi, bir başkasına verilmesi, alınması derin bir görgü gerektiren bir objedir. Tesbih adabında cepten çıkarılıp çekilmeye başlanmaz.  Cepten çıkarılan tesbihin imamesi sol elin avcu içerisinde tutulur ve sağ elle tesbih sıvazlanır. Sağ elle sıvazlanırken bittiği yerden tutulur sol elle imameye doğru sıvazlanır. Bu tesbihi sevmenin bir göstergesidir. Birkaç kez yinelenir. Sonrasında usulca çekmeye başlanır.

Bir başkasına verirken iki el tesbihin altına yastık yapılarak, vermekten öte sunulur. Karşı taraf da tesbihi aynı özenle iki eliyle alır ve tesbihi az önce anlattığım gibi önce bir sever sonra çekmeye başlar. Bir başkasından tesbihini istemenin yolu "hacı iki de biz sallayalım şunu" şeklinde değildir. "Biraz da ben dolaşayım" denir. Tesbih esasında çekilmez, ruh ve beden tesbihin üzerinde dolaşır. Bunu hissederek istenir ve hissedene verilir.

Tesbih ustasının emeği
Tesbihin ustasının üzerindeki emeği helal edilir. Çünkü gerçek anlamda sözünü ettiğimiz tesbih, fabrikasyon, plastik tesbihler değil. Genelde kemane tezgahlarda yapılan ve hammaddesi Afrika’nın zehirli ağaçları olan tesbihler. Dolayısıyla pek çok tesbih ustası bu zehirli ağaçların talaşını solumaktan erken yaşta vefat eder ve yine pek çok tesbih ustası zehirleneceğini bile bile tesbih yapmaya devam eder.

Kehribar tesbih en değerlisi...
Tesbih genelde yılan ağacı, öd ağacı, ateş ağacı, sandal ağacı gibi ağaçlardan yapılsa da en değerli malzemesi kehribar denen çam reçinesinin fosilleşmiş halidir. Bunun dışında en önemli malzemelerden biri de mamut dişidir. Kehribar ve mamut dişi genelde Rusya'da bulunan malzemeler olduğundan, Sovyetlerin dağılışının ardından Türkiye'ye bol bol getirtilmiştir. Mamut ve kehribar gibi az bulunan malzemelerin yanı sıra has tesbihler gergedan boynuzu ile kaplumbağa kabuğundan yapılır. Tesbih yapmak için gergedan vurmak ya da kaplumbağa katletmek elbette caiz sayılmaz. Ancak gergedan boynuzundan yapılmış bir tesbihin gergedanı, kaplumbağayı ya da mamutu tesbihte yaşattığına inanılır. Belki de milyonlarca yıl önce ölmüş bir hayvan, Allah ve kul arasında yaşamına devam eder. Sonuçta tesbihe saygı duymanın en büyük gerekçelerini sıralayacak olursak,

Allah ve kul arasında bir köprü, uğruna ölen bir usta ve tesbihte var olan bir canlı, tesbihin yalnızca erbabının kullanabileceği ağırlıkta olduğunun göstergesidir.”

İnanç ve Tesbih

Çok çeşitli özel maddelerden yapılmış belirli sayıda boncukların, ipe dizilip ibadet ederken kullanılması; tesbihin ortaya çıkış noktasının ve insanoğlunun inanış biçimleri ile sıkı ilişkisinin en önemli göstergesi. 

Kaynaklara göre, ilk olarak Hindu inanışında görülse de hemen hemen tüm dinlerde ibadetin bir parçası olan tesbih, İslamiyet, Hıristiyanlık, Musevilik, Hinduzim ve Budizm inançlarında önemli bir yere sahip.  Hemen hemen tüm dinlerde temel olarak yaratıcı ile bağ kurma ve ona ulaşmanın bir aracı. Yüzyıllar içerisinde ve günümüzde, ibadet dışında farklı amaçlar için kullanılsa, kültürel anlamlar yüklense de inanç dünyasındaki yeri değişmez şekilde varlığını koruyor. 

İslamiyet’te Tesbih 
İslamiyet’te, namaz ibadetinden sonra tesbih çekilir. Namaz sonrası dua ederken çekilen tesbih, ibadetin tamamlayıcısıdır. Aynı zamanda ibadet edenin şaşırmasını önleyen önemli bir aracıdır. Çünkü Namazdan sonra okunan dualar sırasında 33’er kez "Sübhanallah", "Elhamdülillah" ve "Allahüekber" denir. Tespih öncesinde Müslümanlar dualarını okurken şaşırmamak için ellerindeki boğumları sayma yolunu denemişlerdir. Normal bir insan elinde 14 boğum olduğu kabul edilerek dua sırasında başparmak iki kez bu boğumlar üzerinde dolaştırılmış, ardından küçük parmağın üç, yanındakinin iki boğumu da işaretlenince 33 sayısı hesaplanmıştır.

Farklı kaynaklarda ise ibadet esnasında 33 küçük taş parçası ya da benzer maddelerin bir tarafa konduğu; dua sırasında bunların sayılarak diğer tarafa aktarıldığı ve bu şekilde ibadetin tamamlandığı bilgisi yer almıştır. Bu gibi farklı yolların denenmesi sonrasında yuvarlak boncukların ipe dizilip sayılması ile ilk tesbihler de ortaya çıkmıştır. 

İsamiyet’te dinsel amaçlı olarak kullanılan tesbihler, yaygın olarak 99’luk tesbihlerdir. Esma’ül Hüsna’da geçen Allah’ın 99 güzel adını zikretmeye dayanan bu tesbihlerin yanı sıra, 33’lük tespihler de kullanılmaktadır. 99’luk tesbihlerde, her 33 tanenin arasında takılan ve bunları birbirinden ayıran taneye “nişane”, ipin iki ucunu bir araya getiren uzun yassı taneye ise “imame” denir. İmamenin tepesine takılan ve nişane’ye benzeyen fakat deliği ikili olan parçaya ise “tepecik” adı verilir. Bunun yanında 500 ve 1000 taneli tesbihler, daha çok tekke ve dergahlarda "zikir tesbihi" olarak kullanılmıştır. 

Her kültürde farklı sayıda taneler 
Tesbih; Hıristiyanlık, Hinduizm, Bahailik ve Yahudilik’te de ibadet aracı olarak kullanılır. Yapımında kullanılan malzeme gibi, tesbihi oluşturan tanelerin sayısı da dinlere, ülkelere ve mezheplere göre değişkenlik gösterir. 

İslami inanışta yaygın olarak 99’luk ve 33’lük tespihler kullanılırken Budizm ve Hinduizm’de tesbihler 108 ya da 27 tanelidir. Yine Hindistan’da yaygın olan Sih inanışında da tane sayısı 108’dir. “Dünya vatandaşlığı” idealine sahip Bahailik inanışında ise 95 taneli tesbihler kullanılır. Yunanlıların tespihlerindeki tane sayısı ise 17 ve 21’dir. 45 taneli tesbihler, İran'da ve Arap ülkelerinde yaşayan Şiiler’de kullanılır.

Tesbih Parçaları


Tesbih Nedir?
İnce bir ipe yan yana dizilmiş 33 ya da 99 boncuk tanesinden öte bir anlam taşıyan tesbih, hem İslami ibadetin bir parçası, hem kültürel bir motif hem de estetik özellikleriyle çok özel bir aksesuar.
Kimisi bir dua ve yaratıcıyı zikretme aracı olarak kullanıyor, bazısı delikanlılığın ve külhanbeyliğin simgesi olarak görüyor, kimi stres atma aracı olarak kullanırken, kimisi de belli başlı özellikleriyle kıymetli bir aksesuar ve koleksiyon parçası kabul ediyor.
Anlamı, simgesi ve değeri değişse de değişmeyen gerçek şu ki; tesbih yüzyıllardır hayatımızda.
Ortaya çıkışından beri öncelikli olarak ibadet amaçlı kullanılan tesbih, İslamiyet’te yaygın olarak 33 ve 99 taneli olarak kullanılıyor. Bunun yanında tekke ve dergahlarda, 500 ya da 1000 taneli tesbihler karşımıza çıkıyor. Farklı ülke ve kültürlerde, din ve inanışlarda ise tane sayısı değişiyor.
Tane, nişane, durak, imame, pul, hatime, çivi gibi değişik ad ve işlevleri olan parçalardan oluşan tesbih, işlenebilen her türlü malzemeden üretilebiliyor. İşlenebilen malzemeler ise büyük çeşitlilik gösteriyor. Ağaçtan, fosilden, değerli ve yarı değerli taşların yanı sıra hayvansal malzemelerden de yapılabiliyor. Kullanılan malzeme de tesbihi yapan ustanın sanatı, el işlemeleri ya da özgünlüğü kadar tesbihin değerinin belirlenmesinde önemli rol oynuyor.
Günümüzde birçok kişinin ibadet aracı olarak gördüğü tesbih; aynı zamanda yapımı, alım-satımı, kullanımı ve koleksiyonculuğu olmak üzere birçok alanda kendi uzmanlarını yaratmış, değerli bir sanat eseri ve aksesuar olarak kültürümüzde yerini alıyor.
Tesbihi Oluşturan Parçalar
İlk bakışta sadece bir araya getirilmiş boncuklar görünse de tesbihler, bazısı detaylarında gizli bazısı da dikkatli bakınca görülebilecek belli başlı parçalardan oluşur. Hemen hemen tüm tesbihlerde bulunması genel kabul görmüş ve tesbih dünyasına özgü isimler almış öğeler söyledir:




Tane (habbe): Tesbihi tesbih yapan asıl unsurlardan biri olan ve yapımı büyük ustalık isteyen tanelerin çapı genellikle 4-10 mm arasındadır. Bunun yanında iri taneli tesbihler de mevcuttur ancak genellikle süs amaçlı ya da koleksiyonerlere özeldir. Küçük taneli tesbihlere ise halk arasında “Zenne-Kadın Tesbihi” denir.


Tesbih taneleri değişik biçimlerde yapılabilir. Şekline ve kesim biçimine göre farklı isimler alan taneler şöyle isimlendirilir: Yassıca yuvarlak (yumurta), beyzi (söbe), dolgun beyzi, yarım beyzi, şalgami (iki tarafı basık), kürevi (tam toparlak), kürevi üstüvane, fıçı, kesme (iki tarafı düz), armudi, sığırcık, arpa, ucu toparlak, fasetalı (elmas gibi tıraşlanmış). Çekim zevkine göre değişkenlik gösterse de, beyzi kesimin daha çok tercih edildiği söylenebilir.




Nişane (işaret/durak): 99’luk tesbihlerde, birinci ve ikinci 33’lük gruplardan sonra konulan tanedir. 99’luk tesbihlerde 2 adet nişane bulunur. 33’lük tesbihlerde ise nişanenin yerini, pul olarak tabir edilen küçük yassı, mercimeğe benzer iki tane alır. Pul, 11 tanede bir kullanıldığı gibi, imameden itibaren her iki tarafta da 5’le 6. taneler arasına da konulabilir.






İmame ve düğüm tanesi: İmame, tesbihin iki ucunu birleştiren yassıca taneye verilen addır. İki yandan gelen ipler imameye, ya ortadaki tek delikten ya da alt yanlarda açılmış iki ayrı delikten sokulur ve yukarı uçta tek bir delikten çıkarılır. Bazen imamenin alt ucuna yakın boğum üzerinde torna sırasında yapılmış hareketli bir halka da bulunur. İmameden çıkan ipler düğümlenerek düğüm tanesi (takoz, kilit, fren) denilen küçük parçanın içine sıkıştırılır. Düğüm, imamenin hemen üzerinde bulunur ve yukarı kaymasını engeller.
Tesbihin hammaddesi ile aynı maddeden yapılması esas olan imame boyunun, tesbihi oluşturan tanelerin 4-7 tanesinin boyunda olması alışılmış bir kabuldür. Tesbih ustalarının ustalıklarını gösterdikleri temel parçalardan biri olan imame, koleksiyon tesbihlerinde üzerlerindeki işlemelerin anlaşılabilir olması için daha uzun olabilir.

Tepelik (Hatime): Tesbihin ucunda püskül değil de kordon kamçı varsa, bu kamçının en üst ucunda tesbih ustasının zevkine göre yapılmış bir parça bulunur. Bu parçaya tepelik ya da hatime denir. Tepeliğin en üst ucuna çivi adı verilen bir parça ilave edilir. Kordonun ucu bu çiviye bağlanarak tepeliğe sıkıştırılır. Çivi hem tesbihin dizilmesini tamamlar hem de tepelik parçasının en üstünü zarif şekilde tamamlar.


Kamçı (Püskül): İmamenin üst ucuna bağlanan ibrişimden, ipekten, gümüş ya da altın tellerden yapılmış püh taneleriyle aynı fsküllerdir. İmame uzadıkça, tesbihler güzelleşir. Genel olarak kamçı üzerinde 3-4 adet tane bulunur. Bu taneler, tespiormatta olmakla birlikte genellikle daha küçük çapta olurlar.